Ağrı Odaklı Fizyoterapi

Biyopsikososyal Yaklaşım

“Biyopsikososyal Yaklaşım” yazısını Spotify’da dinlemek için hemen tıklayın!

Bedenimizle ilgili birçok süreç, biz hiç fark etmeden; kendiliğinden akıyor. Ama bedenimiz, bir sebepten alarm durumuna geçerse işler aksar. Bu, bazen bedendeki bir enfeksiyon (biyolojik) olabilir, bazen hiç istemediğimiz bir işe mecburen gitmek (sosyal) olabilir, bazen de kimsenin bizi anlamadığını düşünerek hayatta yalnız hissettiğimiz durumlar (psikolojik) olabilir… Enerjimiz düşer, iştahımız kapanır, gergin oluruz… Kolayca yaptığımız işleri düşünmek bile zor gelir… Sağlığımız bozulmuştur…

Dünya Sağlık Örgütü’nün güncel sağlık tanımında, üç seviyede iyilik hali belirtilmiştir: Bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik hali. Yani bedendeki dokuların ve organların durumu, biyolojik sistemlerin dengeli çalışması kadar psikolojik durumumuz ve kurduğumuz sosyal ilişkiler de sağlığı etkiliyor. Bu faktörlerin birbirlerini etkilemesiyle hasta oluyoruz veya sağlıklı kalıyoruz. 

Herkes, biricik ve büyük bir dünya. Duygu durumu, bilinçli veya bilinçsiz yönleri, dünya görüşü, yaşam şekli, aktivite seviyesi, uyku durumu, genetiği, aile ilişkileri, hobileri, çevreden veya tecrübelerden edinilmiş inanışlar, beklentiler, sosyal ilişkileri, kişilik özellikleri, içinde yetiştiği toplumun kültürel özellikleri vb… herkeste farklı şekilde etki yaratabilir. Tüm bunlar, hastalığa kaynak olabildiği gibi iyileşme sürecini de etkiler. Bu faktörleri göz önünde bulunduran yaklaşım biyopsikososyal yaklaşımdır. Kronik ağrı çeken kişilerde gerginlik, bıkkınlık ve depresyon artabilir. Buna bağlı olarak, hem sosyal hem de iş yaşamları olumsuz etkilenir, bir kısır döngü oluşur ve süreci yönetmesi gittikçe zorlaşır. Biyopsikososyal yaklaşımda, hastalıkla birlikte kişinin tüm yönleri; fiziksel, psikolojik, eğitimsel, işle ilgili etkenler hep birlikte ele alınır; ailesiyle, kaygılarıyla, maddi sorunlarıyla, sosyal ilişkileriyle ve fiziksel sorunlarıyla bir bütün olarak değerlendirilir ve hasta kişi, tedavide aktif rol alır. Genellikle farklı alanlardan uzmanların bir arada çalışması gerekebilir. 

Biyopsikososyal yaklaşımın içerdiği faktörlere örnekler:

  • Fiziksel: Örneğin, iki sene önce yaşanan bir düşmenin şekli bugün yaşanan sorunun temelini atmış olabilir. Veya bir dikiş atıldığını düşünelim; aslında o yarayı bedenimiz kapatır. Ama bağışıklık sistemi iyi çalışmıyorsa (ki bunu da etkileyen beslenmeden zihinsel duruma kadar birçok faktör var) yara iyileşme süreci aksar ve dikişin kapanıp iyileşmesi zor olabilir.
  • Psikolojik: Yıllarca emek verip büyüttüğü işinin batma tehlikesini yaşayan biri, tortikolis tablosuyla fizyoterapiye gelebilir. Bu sorunun çözülmesi veya bakış açısının değişmesi ile fizyoterapinin etkili olmaya başlaması aynı zamana denk gelebilir. Bir başka örnek verecek olursam; TTSB (travma sonrası stres bozukluğu) yaşayan bir kişinin otonom sinir sistemi, yeni bir şey öğrenmesine uygun değildir ve önce psikolojik destek alması gerekebilir.
  • Sosyal: Şehir değiştirdiği için dostlarıyla eskisi gibi görüşemeyen biri, omurga sorunları ile boğuşmaya başlayabilir. Bir başka kişi, yakın arkadaşıyla içten ve derin bir sohbetten sonra yürümesini zorlaştıran bel ağrısının geçtiğini fark edebilir.
  • Aile: Ailemiz tarafından destekleniyor olmamız, ilişkilerimizin derinliği de en az genetik mirasımız kadar önemlidir. 
  • Duygular: İki omuzunda birden kireçlenmeye bağlı olarak kısıtlılık sorunuyla gelen bi̇r hastam olmuştu. Orta yaşlarda yaşadığı büyük bir hayal kırıklığıyla ilgili “o anda iki kolumu birden kestiler sanki” yorumunu yapmıştı. Sindiremediğimiz veya kabullenemediğimiz duygularımız da bazen, bedende kendilerini ifade etmeye başlayabilirler.
  • İnançlar ve beklentiler: Bazen iyileşmeyeceğine dair inançlar ve buna bağlı beklentiler, iyileşme yolculuğunun daha en başında süreci yokuşa sürebilir. 
      • “Bir ilaç alayım (gerekirse her gün), bir masaj yapsınlar (gerekirse her hafta) şu ağrım geçsin yeter.” diyen birine egzersiz programı düzenlemek ve yaşam şekli değişikliği tavsiye etmek bir yarar sağlamayabilir.
      • Aynı şekilde fıtığın iyileşmediğine inanan biri “altı ayda bir kaplıcaya/fizik tedaviye gidiyorum, o bana iyi geliyor” diyerek kalıcı bir çözüm aramaya gerek duymayabilir. 
      • Veya bedenin kırılgan olduğuna inanan bir kişi, ters olduğunu düşündüğü bir hareketten sonra bedensel bir yaralanma olmasa da ağrı çekmeye başlayabilir. 

Bu noktada, önce kişiye bilgi vererek inançlarını değiştirmesi için bir kapı açmak gerekebilir.

  • Yaşam tarzı: Beslenme şekli, hareketlilik seviyesi, mesleği, iş ortamı, hobileri de hem hastalığı oluşturan hem de  iyileşme sürecini etkileyen faktörlerden bazıları olabilir.  Üniversite yıllarında çok hareketli olduğu halde mesleğine başladıktan sonra masa başında, uzun ve stresli saatler geçiren, genç yaşta bel-boyun hastaları görüyoruz artık. Çevremizden duyduğumuz bir sürü olumsuz inancın buna eklenmesi ile sorun büyüyebilir.

Herkesin kendi zamanı ve kendi yolu vardır:

Anlaşılacağı üzere, sayılamayacak kadar çok örnek üretilebilir… Dolayısıyla herkesin iyileşme yolcuğu da kendine hastır. Önemli olan, her insanın kendi zamanı ve yolu olduğunu hatırlamaktır… Hayatın tamamında olduğu gibi; bazen işe yaramayacak şeyler denemek, bazen durmak, bazen araştırmak, bazen kendini gözlemlemek gerekir. 

Hasta olsak da hayat akmaya devam ediyor. Hemen iyileşmek için bir sihirli dokunuşun peşine düşmek yerine iyileşmenin yavaş olacağını bilip baştan kabul ederek; hastalığı, o döneme ait bir öğrenme, gelişme fırsatı olarak görebiliriz. Belki durup fark etmemiz gereken bir şeyler vardır. Olmuş olanı olduğu gibi kabul edip kendini suçlamadan, o noktadan hayata devam etmek gibi… İyileşen, aslında bedenin kendisi; bize düşen ona yardımcı olacak ortamı sağlamak, çoğunlukla da kendimize şefkatle bakmayı hatırlamak olabilir. 

Bizler, siz iyileşene dek yanınızda yürüyen sağlık profesyonelleriyiz.

Merak etmeyin fizyoterapistiniz burada!

Ebru ÇELİKOK, Fizyoterapist (Fizyoterapistinizle ilgili detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız.)

KAYNAKLAR
  1. Aldington D, Alon E, Coaccioli S. A holistic approach to chronic pain management that involves all stakeholders: change is needed, Current Medical Research and Opinion, 2015.
  2. Joshi MG, Holistic care in chronic pain, Indian Journal of Pain, 2017.
  3. Miaskowski C, Blyth F, Nicosia F, Haan M, Keefe F, Smith A, Ritchie C, Pain Medicine, 2019
  4. Kamper SJ, Apeldoorn AT, Chiarotto A, Smeets R, Guzman J. Multidisciplinary biopsychosocial rehabilitation for chronic low back pain, Cochrane Systematic Review, 2014.
  5. Kamper SJ, Apeldoorn AT, Chiarotto A, Smeets R, Guzman J. Multidisciplinary biopsychosocial rehabilitation for chronic low back pain: Cochrane systematic review and meta-analysis, BMJ, 2015.

 

EBRU ÇELİKOK

1970 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesinde 1991 yılında lisans eğitimini tamamladı. Ortopedik Manuel Terapi, Kronik Ağrı, Pelvik Taban Fizyoterapisi, Terapötik Pilates, Fasyal terapi alanlarında uzmanlaştı. Ortopedi, nöroloji, el cerrahisi, yoğun bakım, hamile ve çocuk egzersizi alanlarında çalıştı. 2016'da yoga eğitmenliği eğitimi aldı. Basamak basamak ilerleyen, fizyoterapi içerikli yoga dersleriyle; ağrısız yaşam için beden farkındalığı, beden ritmini düzenleyici nefes akışı, devreye giremeyen kasların aktivasyonu, fasyal rahatlamalar gibi başlıklar altında katılımcıların incinmeden hareketli kalmaları için çalışıyor. Pandemi döneminde başladığı online fizyoterapi seanslarına, yoga ve pilates derslerine de devam ediyor.

Geliştirmemiz için katkıda bulunun...

Back To Top